Akıllı Şehirler, Toplum Güvenliğini Artırarak Geleceği Şekillendiriyor

Akıllı şehir yaklaşımı, dünya genelinde yerel yönetimlerin gündemine önemli bir şekilde oturuyor. 2027 yılına gelindiğinde akıllı şehir pazarının 1 trilyon doları aşacağı öngörülüyor. Akıllı şehirler, ekonomik büyümenin yanı sıra toplum güvenliğini artırmak gibi önemli bir rol de üstleniyor. Bu, özellikle artan kent nüfusu ve güvenlik sorunları göz önüne alındığında daha da kritik hale geliyor.

Bugün Avrupa Birliği ülkelerinin GSYİH'nın yaklaşık yüzde 1.7'si kamu düzeni ve güvenliğe yönelik harcamalara ayrılıyor. Ancak hızla büyüyen kentler ve artan nüfus, şehirlerdeki güvenlik sorunlarını artırıyor. Akıllı şehir yaklaşımı, bu sorunların üstesinden gelmek için önemli bir yol sunuyor.

Yapılan araştırmalar, akıllı şehir teknolojilerinin suç oranını yüzde 30 ila 40 arasında azaltabileceğini ve acil durum çağrılarına verilen yanıt hızını yüzde 20 ila 35 arasında artırabileceğini gösteriyor. Akıllı kameralar, IoT (Nesnelerin İnterneti) teknolojisi, akıllı ışıklandırma ve sürekli veri analizi gibi faktörler, toplum güvenliğini artırmak için kullanılan araçlardan sadece birkaçı. Bu teknolojiler, suçları tespit etmek, hızlı müdahale etmek ve olası tehditleri tahmin etmek için kullanılabiliyor.

Örneğin, akıllı kameralar sayesinde şüpheli hareketler veya durumlar hızla analiz edilip ilgili güvenlik birimlerine bildirilebiliyor. Büyük veri ve analitik kullanarak, geçmiş suç verileri ve kamu düzeni bilgileri incelenerek suçların nerede ve ne zaman meydana gelebileceği tahmin edilebiliyor.

Kanada'nın Vancouver şehri, geçmiş verilere dayanarak potansiyel suç alanlarını tahmin eden tahmine dayalı modeller kullanıyor. Bu sayede polis memurları potansiyel suçları önceden tahmin edip önlem alabiliyor.

Akıllı şehir yaklaşımının suç oranlarını düşüreceğine inanıyoruz. Yapay zeka, analitik ve gerçek zamanlı izleme gibi teknolojiler sayesinde akıllı şehirlerin önleyici ve hızlı müdahale merkezleri haline geldiğini belirtiyor. 

Bu sadece fiziksel altyapının dijitalleşmesi değil, aynı zamanda bilinçli bir şekilde teknoloji ve veri kullanarak daha iyi ve hızlı kararlar almak anlamına geliyor.